Öfkeyi anlatmayı bir hikâye ile başlayıp bir hikâye ile bitirmeyi
hedefledim.
Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki,
iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince
konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok
azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık
konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da
yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece
birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki
insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha
sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız
zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin.
Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.” (alıntı)
Üç kutsal kitap öfke için bakın ne diyor;
Kur’an
Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini
yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever. (Ali İmran
Suresi, 134)
İncil
Her tür acı söz, öfke, kızgınlık, gürültücülük, sövücülük ve bunların
yanı sıra her tür kötülük üzerinizden gitsin. (Efesoslulara Mektup, Bap 4, 31)
Tevrat
Çabuk öfkelenen akılsızlık eder… (Süleyman’ın Meselleri, Bap 14, 17)
İster kendinize ister karşınızdakine bir zarar vermek isteseniz öfke yeter. İçinize atarsanız kendinize, dışa yöneltirseniz o zamanda karşınızdakine, sevdiklerinize öyle zara verirsiniz ki inanın pişmanlık dünyadan da büyük olur ve içinize sığdıramazsınız. Alman filozof ve yazar Gotthold Ephraim Lessing “Öfke ile beraber akıl da uçar gider” demiş. Öfkenin aklımızı yok etmesine neden izin verelim ki!
Peki, neden öfkeleniriz; yaşadığımız olaylar (dış etkenler), kişisel sorunlarımız (iç etkenler), çevre koşulları, fizyolojik ve biyolojik değişiklikler de öfkelenmemizi tetikleyebilir.
Şöyle ki;
• Yaşadığımız olaylar;
haksızlığa uğramak veya öyle olduğunu düşünmek, baskı ve engellenme ile
karşılaşmak, reddedilme veya istenmeme, hak ettiğimiz beklentide olduğumuz
davranışın görülmemesi, tahrik ve hatta yitik veya elinizden kayıp olması vb.
• Kişisel sorunlar;
ebeveyn ve eşler arası uyumsuzluk, anlaşamama, yetememe durumu veya düşüncesi,
cinsel yetersizlik, gelecek korkusu ve kaygısı vb.
• Çevre koşulları;
aynı ortamda yaşamak (sürekli koy veya şehir yaşantısı, dağlık veya sıcak soğuk
iklim), trafik, şehir veya fabrika gürültüsü, hava kirliliği, ekonomik
koşullar, duyduğumuz adli vakalar vs.
• Yukarıda
bahsettiğimiz konular kalp atış hızında ve kan basıncında yükselmeye, nefes
sıkışmasına, kızarıklığa titremeye yol açtığı gibi enerji hormonlarının ve
adrenalin seviyesini de artmasına yol açar ki bu durumda fizyolojik veya
biyolojik değişikliklerdir.
Trafikte aşırı
derecede sinirli iseniz hatalı sürücülere kızıp onlara bağırıyor korna
çalıyorsanız ve yanınızda sevdikleriniz olduğu halde bunları yapıyorsanız hele
onlar sizi uyarıyorsa aracı kenara çekin ve durun, derin derin nefes alın bir
parça su için. Neden sevdiklerinizi tedirgin ediyorsunuz? Neden onları korku
içerisinde bırakıyorsunuz? neden bir yanlışlık karşısında bu öfkeli
davranışlarda bulunuyorsunuz? DEĞER Mİ?
Öfkeli bir insan ile karşı karşıya kaldığınızda sakın karşılık vermeyin çünkü o sizi duyamaz. Bunu tam dolu bir bardak olarak düşünün onun üzerine su ilave edemezsiniz. Uzaklaşın oradan sizin yapacağınız en iyi hareket bu olacaktır. Tepkiyi ertelemek biraz zaman tanımak en olgun davranış olacaktır. Eğer bu kişi yakınız ise uygun bir zamanda uygun kelimeleri kullanarak onu anlayan ve “sen bir şeye kızdıydın şimdi seni dinlemek istiyorum” diyerek onunla konuşun. Aynı anlayış seviyesinde olduğunuz için sizi daha iyi anlayacak ve hatalı davranışı daha iyi kavrayacaktır. Bu kişinin bardağına bir parça su koymuş olursunuz.
Eğer öfkeli taraf siz iseniz karşı tarafa duygularınızı açık açık ifade edin ve neye kızdığınızı açıklayan, zaman, yer, kişi, duygu içeren açık mesajlar verin. Ama kendi içinize atmayın, küsmeyin ve boş vermeyin çünkü bunlar bir gün çok daha fazla bir öfke ile karşınıza çıkabilir. Olumsuzları değil olumluları görmeye çalışın. İçe atılan öfke hiper tansiyon, yüksek tansiyon hatta depresyona yol açabilir.
Her neyse ve ne
olduysa hepimizin bir kaynama noktası var, ancak serinlemenin en iyi yolu,
olumsuzluğa boyun eğmek veya kızgın gömleğiniz kadar ısınmak yerine, Bir yaşam
tarzı veya bir alışkanlık haline gelecek olan hayatınızdaki olumlu şeylere
odaklanmaktır. Gününüzün stres yaratan koşullarını, başka türlü iyi bir yaşamın
sadece küçük bir parçası olarak ilişkilendirebilirseniz ve bu sayede tolerans
seviyenizin ne kadar yüksek olabileceğine şaşıracaksınız. Unutma, sen her şeyin
üstündesin. Önünüzdeki kişi kızgın olabilir, ancak bu duyguyu paylaşmanız veya
tartışmalarına katılmanız gerekmez. İşin püf noktası, kendinizi çatlatmamak ve
çatlamaya başlarsanız, diğer kişinin görmesine izin vermemektir. İşte sakin
sakin ve kendine hâkim olmanın birkaç başka yolu; -İşleri kişisel alma, Korkuya
teslim olma ve Net konuşup ve kararlı davranın. Ayrıca konuşmadan önce düşünmek
gerekir. Kelimeler güçlü şeylerdir; gerçekliğimizi ve kendi imajımızı
şekillendirir. Doğru kelimeler harika anların ihtişamını artırabilir ("bir
hayalim var", "bu adam için küçük bir adım" vb.) Ve yanlış
kelimeler bir kişinin hayatına büyük bir zarar verebilir. Gerçeklere dayalı,
kibar ve kışkırtıcı olmayan ifadeler kullanmak, suçlamaların yerine ince
soruların yerini alması gibi bir durumu yaymaya yardımcı olabilir. Sözleriniz,
bir kişinin sizin hakkınızda ne düşündüğünü belirlemenize yardımcı olacaktır,
bu nedenle açık bir şekilde konuşursanız ve sorular sorarsanız, potansiyel
olarak patlayıcı bir duruma genellikle barışçıl bir çözüm bulabilirsiniz.
Bir zamanlar çok çabuk öfkelenen ve bu yüzden hiç arkadaş edinemeyen küçük bir oğlan varmış. Babası ona bir kese dolusu çivi vermiş ve her öfkelendiğinde, bahçe kapısına bir çivi çakması gerektiğini söylemiş.
Oğlan daha ilk gün kapıya 37 çivi çakmış. İlerleyen haftalarda öfkesini kontrol etmeyi öğrendikçe, kapıya çaktığı çivilerin sayısı da her geçen gün azalmış. Gün gelmiş, öfkesini kontrol etmenin, kapıya çivi çakmaktan daha kolay olduğunu keşfetmiş. Ve bir gün çocuk, öfkesine hiç kapılmamayı öğrenmiş. Koşup babasına durumu anlatmış ve babası da ona, öfkesine her hâkim oluşunda, kapıdan bir çivi çıkartmasını söylemiş.
- Aferin, oğlum. Çok şey başardın. Ama bir bak, kapının üstü delik deşik oldu. Bu kapı asla eskisi gibi olmayacak. Öfkeyle söylediğin sözler, tıpkı bu delikler gibi iz bırakır. Bir insana bıçak saplayıp, sonra çekip alabilirsin ama üst üste ne kadar özür dilersen dile, o yara hala oradadır. (alıntı)
4 yorum:
Güzel bir yazı.... güzel mesaj...
Teşekkürler.
Güzel bir anlatım
Kaleminize sağlık üstadım. Teşekkürler
Kıssadan hisse ben hisseme düşeni aldım teşekkür ederim
Harıkaydı👏👏👏👏
Yorum Gönder