ACELE
KARAR VERMEYİN...
Bu gün bir öyküm var paylaşmak
istedim umarım beğenirsiniz...
Çin
düşünürü Lao Tzu'nun öyküsü...
Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu
kıskanırmış... Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at
için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya
yanaşmamış.. "Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan
dostunu satar mı" dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü
ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak, bu atı sana
bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna
kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın"
demişler...
İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş.
"Sadece at kayıp" deyin, "Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi
sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik
mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç.
Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez."

Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş... Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler. "Babalık" demişler, "Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.." "Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar. "Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.”
Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler, ama içlerinden
"Bu herif sahiden geri zekalı" diye geçirmişler... Bir hafta
geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş
ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta
kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. "Bir kez daha haklı
çıktın" demişler. "Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre
kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir,
daha zavallı olacaksın" demişler. İhtiyar "Siz erken
karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş. "O kadar
acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar.
Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan
sonra neler olacağı size asla bildirilmez.
"Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış.
Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen
görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere
almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden
gençlerin sonunda ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.
Köylüler, gene ihtiyara gelmişler... "Gene haklı olduğun
ortaya çıktı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse
yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının
kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer..." "Siz
erken karar vermeye devam edin" demiş, ihtiyar. "Oysa ne olacağını
kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler
askerde... Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece
Allah biliyor."
Lao Tzu, öyküsünü şu nasihat la tamamlamış: "Acele karar vermeyin.
Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının.
Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile
gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme
halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez.
Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe
ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu
görürsünüz."
3 yorum:
Sabır ,selamet demek
Süper 👍
👍
Yorum Gönder