ATATÜRK ve Sanat


Atatürk; her konuya ileriyi gören ve geniş bakan akıl gözleriyle bakarken bu üstün meziyetini sanatı anlatırken de ortaya koymuştur; "Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu ifade sözle olursa şiir, nağme ile olursa musiki, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur."

Millet; temelini kan bağı, dil, din, ortak tarih gibi bir takım kültürel elementlerin oluşturduğu, birlik hissi uyandırarak şimdi bir arada yaşama isteğinde olanların gelecekte de bir arada yaşama inancında olacakların bir araya gelmesiyle birlik ve beraberlik içerisinde ortak duyguların paylaşımı olarak adlandırılabilir. Kültürün içinde barınan olmazsa olmazı olan sanatın değerini takdir eden Atatürk; "Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz." "Bir millet sanata ehemmiyet vermedikçe büyük bir felakete mahkûmdur" diyerek sanatın millet hayatındaki önemini, rolünü açıklamıştır.

Milleti millet yapan unsurların içerisinde yer alan sanatın değerini ortaya koyan Atatürk, onun korunmasını ve gelişmesinin de sağlanması gerektiğini, her şeyden önce, sanatçılara sanatçı ruhuyla yaklaşmış elini uzatmıştır: "Sanatkâr, toplumda uzun uğraş ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır." diyerek sanatçıya gösterilecek saygının seviyesini belirtmiştir.

Cumhuriyetin ilk 15 yılında güzel sanatlar alanında devrim sayılabilecek çalışmalar yapılmıştır. Atatürk; "Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür" diyerek güzel sanatlar alanındaki çalışmaları bizzat yönlendirmiştir. Bu sözlerini başarılı sanatçıları ödüllendirerek sözde bırakmayıp özde’leştirmiş ve teşvik etmiştir.

1924 yılında Ankara'da Musiki Muallim Mektebi (Müzik Öğretmen Okulu) açıldı. 1936 yılında Ankara Devlet Konservatuarı'nın açılmasıyla bu okul Gazi Eğitim Enstitüsü müzik bölümüne dönüştürüldü. Ankara Devlet Konservatuarı, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu müzik, tiyatro, opera, bale sanatçılarını yetiştirmeye başladı. Çok sesli Batı müziğinin ülkemizde yaygınlaştırılması temel ilke olarak benimsenirken, geleneksel Türk Müziği türlerinin derleme, araştırma ve geliştirilmesine önem verildi. Klasik batı müziğinin uluslar arası Türk bestecilerini tanımlayan ve dünyada "Türk Beşleri" olarak tanınan Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Alnar ve Necil Kazım Akses’in ortak özelliği Atatürk’ün eğitim için yurtdışına gönderdiği sanatçılar olmasıdır. 1934 yılında ilk Türk operası olan Ahmet Adnan Saygun'un Öz Soy ve Taşbebek operaları, Ankara Halkevi'nde temsil edildi.
1826'da Osmanlı padişahı II. Mahmut devrinde batılı bir bando oluşturmak düşüncesiyle Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın temelini oluşturacak Muzıka-i Hümayun topluluğu kurulmuştur. Bu topluluk Atatürk’ün isteğiyle 1924'te Ankara'ya taşındı ve önce 1932 yılında Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası sonra da 1957 yılında Riyaset-i Cumhur Senfoni Orkestrası adını almıştır. Orkestranın şefliğini 1935 yılına kadar Zeki Üngör ve Ahmet Adnan Saygun yaptı.

Osmanlı İmparatorluğu’nun 1882 yılında İstanbul’da kurulmuş ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi Ali’si bir yüksekokuldur. 1928'de Güzel Sanatlar Akademisi adını aldı. Atatürk, anıt ve heykel yapımına önem vererek, Cumhuriyetin heykeltıraş kuşağının yetiştirilmesini destekledi.
1924 yılından itibaren resim ve heykel sergileri açılmaya başladı. 1936-1938 yıllarında Ankara Halkevleri Birleşik Resim Heykel Sergileri önemli sergilerdir. Atatürk tarafından Dolmabahçe Sarayı’nın Veliaht Dairesi’nde 20 Eylül 1937'de açılan İstanbul Resim ve Heykel Müzesi bu alandaki çalışmalara verilen önemin bir göstergesidir.
"Efendiler!. Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta reisicumhur olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim..."
ATATÜRK'ün sanata ve sanatkâra karşı büyük sevgisini gösteren sözlerinden biridir.
Büyük ATATÜRK'ün sanatı ve sanatkârı onurlandıran daha pek çok sözleri vardır.

"Sanatkâr toplum içinde, uzun çaba ve çalışmalar vermekte, alnında ışıklı sevinci ilk hisseden insandır."
"Bir millet sanattan ve sanatkârdan yoksunsa, tam bir hayata malik olamaz."
Büyük ATATÜRK, milli kültürün önemli bir parçası olan sanata çok değer verilmesi gerektiğini bildiği için, sanatkârı temelli teşvik ve takdir etmiştir.
ATATÜRK; "Türk milletinin yücelmesinde, başlıca hareket unsuru olan milli kültür ve sanatın gelişmesi" demekle başlıca isteğini belirtmiştir.

ATATÜRK çeşitli konuşmalarında sanatın, Türk milletinin hayatındaki önemine işaret etmiş, Türk sanatının ileri gitmesini, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmasını sürekli vurgulamıştır. ATATÜRK, Türk milletinin varlığına yönelik bütün değişikliklerin milli ve medenî temellere dayanmasını isterken sanatta ve kültürde köklü bir geçmişe sahip olan Türk milletinin lâyık olduğu seviyeye ulaşması, onun emeli ve ideali olmuştur.
ATATÜRK'ün emirleriyle kurulan Cumhurbaşkanlığı orkestrasının bir konserinden sonra, ATATÜRK şöyle söylemiştir: "Halkın da musıki ihtiyacını düşünmek gerekir. Halkın musıki zevkinin gelişmesi için bu musıkiye (batı musıkisine) alışması ve bu musıkiden hoşlanması için, köklü bir musıki eğitimine ihtiyaç vardır."

Büyük ATATÜRK Onuncu Yıl Nutkunda: "Yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihî bir niteliğinin de, güzel sanatları sevmek ve bu sahada yükselmektir" diyerek, Türk milletinin karakterinin yüksekliğine, çalışkanlığına, parlak zekâsına, ilme bilgiye bağlılığına, milli birlik duygusuna güvenini belirtiyordu. Aynı zamanda nutukta Milletin bu niteliğini her çeşit vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirilmesinin milli ülkümüz olduğunu söylerken bugünkü dünya içinde kendine yaraşır bir yer edinmesi gerektiğini önemle işaret etmiş oluyordu.

ATATÜRK, her konudaki düşüncesini duru berrak bir akışla ifade etmiştir.

“SANATKÂR, toplumda uzun çalışma ve çabalamalardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır.”

“SANATKÂR esaslı KÜLTÜR SAHİBİ olmalı ve TARİH’İ iyi bilmelidir.”

“Efendiler, hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta Cumhurbaşkanı bile olabilirsiniz. Fakat SANATKÂR olamazsınız. Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim.”

“SANATKÂR EL ÖPMEZ. SANATKÂRIN ELİ ÖPÜLÜR!”

“Yüksek bir insan cemiyeti olan TÜRK MİLLETİ’NİN tarihi bir vasfı da, GÜZEL SANATLAR'ı sevmek ve onda yükselmektir.”

“GÜZEL SANATLAR'da başarı, bütün inkılâpların başarılı olduğunun en kesin delili olacaktır.”

“SANAT, GÜZELLİĞİN İFADESİDİR! Bu ifade sözle olursa ŞİİR, nağme ile olursa MÜZİK, RESİM ile olursa ressamlık, oyma ile olursa HEYKELTRAŞLIK, bina ile olursa MİMARLIK olur.”

“İnsanlarda bir takım ince, yüksek ve temiz duygular vardır ki, insan onlarla yaşar. İşte o ince, yüksek, derin ve temiz duyguları en çok duyabilen ve başka insanlara duyurabilen ŞAİR'dir.”

“EDEBİYAT, insan karakterinin en büyük duygularını, bunları dinleyen ve okuyanları çok ilgilendirecek şekilde söyleme ve yazma sanatıdır.”

“ASKERLİK mesleğini seçenler bile, kendilerini ülkelerine adamak için gerekli uyandırıcı, hedeflendirici, FEDAKAR ve KAHRAMAN yapıcı vasıtayı EDEBİYAT'ta bulurlar.”

“MUSIKİ, HAYAT'ın NEŞE'si, RUH'u, SEVİNC'idir. Müziksiz hayat mevcut olmaz. HAYAT MUSIKIDİR.”

“SANAT, özellikle MÜZİK, fikirde ve duyguda uyanıklık ve çevikliği arttırmalıdır.”

“MÜZİK denince, yalnız basit oyunlara yarayacak, insanlara BASİT ve GEÇİCİ HEYECAN verecek müziğin anlaşılmaması gerekir. İnsan duygularını incelten, en YÜKSEK DUYGULAR'ı ifade eden müziğe ihtiyaç vardır. Bugün TÜRKLER müzikten yüksek ve duygulu toplumların beklediği hizmeti bekliyor.”

“GÜZEL SANATLAR'ın hepsinde MİLLET GENÇLİĞİ'nin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Ancak bunda en çabuk ve önde götürülmesi gerekli olan TÜRK MUSİKİSİ'dir. MİLLİ ince DUYGULARI, YÜKSEK İFADELERİ, SÖYLEYİŞLERİ toplamak; bunları son MUSİKİ kurallarına göre işlemek gerekir.”

“Yüksek bir uygarlığın müziği olan KLASİK TÜRK MUSİKİSİ'ni dünyaya anlatabilmek için, milletçe MEDENİ DÜNYA düzeyine yükselmek gereklidir.”

“Dünyada medeni, ileri ve olgun olmak isteyen herhangi bir millet, mutlaka HEYKEL yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir.”

“Bir millet ki RESİM yapmaz, bir millet ki HEYKEL yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.”

“Aydın ve dinine bağlı olan milletimiz, TERAKKİ'nin sebeplerinden biri olan heykeltıraşlığı azami derecede ilerletecektir ve memleketimizin her köşesi ECDADIMIZ'ın ve bundan sonra yetişecek evlatlarımızın HATIRALAR'ını güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir.”

Hiç yorum yok: